16 Ocak 2012 Pazartesi

[Kartpostal] Körebe

körebe

“…” bir gün uzakta durursam n’lur unutmayın beni, uzattığımda tutun elimi. “…” – Göksel

Az uzağımda çok saçma bulduğum bir konu tartışılıyor. `Madem öleceğiz neden yaşıyoruz?` diyor biri, bir başkası `Önünde sonunda mutsuz olacağız o yüzden şimdi başlayalım bu oyuna` diyor. Öteki ise: hayretle sizi izliyorum diyor. Bilerek veya bilmeyerek diğerlerini ötekileştiriyor.

Şimdi birisine göre düşünsem seni hiç özlememem gerekir. Başkasına göre düşünsem sana her saniye gitmişsin gibi davranmam gerekir. Ötekine göre düşünsem “sen kimsin?”

Her şeyi bir kenara bırakıp fazladan bir saat kopardığımda gözlerimi kapatıyorum ve senli dünyaya bağlanıyorum. Tüm ışıklar ve sesler seni lekeliyor o yüzden karşına körebe olarak çıkıyorum. Seni asla yakalayamayacak olsam da ufak tefek dokunuşlarım beni yaşamaya ikna ediyor. Bazen kokunla bir anlaşma imzalayıp birkaç saniyeliğine avuçlarımı yüzünle dolduruyorum. Bu kokunun üzerine yüzünü çizmek gibi bir şey. Tanımsız.

O dünyaya bağlanıren iyice örtünüyorum. Gözlerim kapalı, etrafta ne var inan hiç bilmiyorum tek bildiğim şey; iliklerime kadar donuyorum. Senden kaynaklanan bir soğukluk bu. Çok ciddiyim. Bir gün benim dünyama gel, sessizce izle beni, hatta karşıma çık istersen, tanıyamam seni. Etrafımdan birisi adını fısıldasın, gör bak nasıl yanıyor yüreğim, nasıl terliyor avuçlarım gör bak. Senden kaynaklanıyor o dünyanın soğukluğu. Birisi üşütmüş seni veya sen birisinin yüzünden üşütmüşsün, hıncını benden çıkartıyorsun veya aklını.

O dünya karanlık değil mi? Görmedim ama hissediyorum. Işıksızlık seni tarif ediyor gibi ama senli düşlerim ışıl ışıl bil.

Bir saniye!

Biz aynı kişiden mi bahsediyoruz?

Kartpostal: Seha Can

mirfanK’12

1 yorum: