29 Mart 2015 Pazar

Son Durak

hırsız


Kimse söylemedi kalbime seferinin bittiğini, 
Ben seni bekledim 
Saat, gitmemi.


Beni aldığın yere bırakamayacaksın anlaşılan. Oysa beni aldığında boş gibiydi yüreğin veya gururum görmesin diye oturttun hepsini bir köşeye. Onların da hakkını yiyemem, iyi saklandılar benden. Yolu aşındırdık ama görüyorum ki yoldan çok sen aşındın. Ben şimdi burada insem, beni aldığın ilk yere, umutlarımın beyazlığına, düşlerimin kısraklığına doğru koşsam yorgunluktan dizlerim titreyecek, belki bir yerde bayılıp kalacağım ama sonra sana sarılışım aklıma gelecek, yine dizlerim titreyecek.

Ben boşuna mı ko(nu)şuyorum?

Yüreğinde yolculuk yaptığım süre boyunca anladım ki; hiç hareket etmeden sessizce bir köşede durursam eğer birçok kez son durağı görebilirim. Biliyorum bu sana yük olacak ama lanet olsun ki böyle yapınca kıymet biliniyor hatta en çok bu tipler seviliyor. Sessiz, efendi, uslu olarak anılıyor. Dost sohbetlerinde ballandıra ballandıra anlatılıyor bu insanlar. İçeriyi kirletmelerinden, yeni yolcuları katletmelerinden, yer işgallerinden kimse bahsetmiyor.

Ama ben susamam ki.


Saat geldi artık, gitmeliyim. 
Üstü kalsın sevgimin 
İte köpeğe harcarsın.

mirfanK’11

22 Mart 2015 Pazar

Gözümü Gördüm!

engel


“Çarpa çarpa buldum ben seni, 
Parça parça kaybedemem!”


Papatya sarısı duvarlar korkusuz ve zahmetsiz geleceği vaad ettiler hep, bir çift gözüm vardı ama ben duvardan önce papatya görüyordum. Bilemezdim başkalarının kirlettiği dudakların beni beyaz söyleyemeyeceğini. Griye çalan bir renkte düşerken o dudaklardan, senin kara gözlerini gerip beni izlediğini göremedim. Evet, bir çift gözüm vardı ama ben temizlik işçisiydim.

Hangi itiraf zamanı parçalayabilir ki?
Olmadı işte! Sana yakışmam için ucuz gönüllerde cam silmem gerekiyormuş, gözlerim nasırlı geldim. Ben o camlarda kendimi bile göremedim, şimdi söyle beni affeder misin?

Gömülmeyi bekleyecek kadar öldüğüm zamanlar oldu benim. Karanlığın göbeğinden sıyrılıp aydınlığı dünyama oturttuğunu göremeyecek kadar öldüğüm zamanlardı onlar, gölgende nefes almak yerine güneşe kafa tuttuğum zamanlar;


Ah o ahmak takvim, 
Ah o zevzek kadınlar!


Omuzlarımı aşındıran gözyaşları oldu, dizlerimi hangi masallarla uyuttuğumu bilmiyorum, uyandırsaydım sana koşacaklardı, sana o karalıkta gelemeyecek kadar korkaktım, gözlerimi okumuş muydun? Benim bir çift gözüm vardı, bir yalancıya şahit vermiştim.



Evet, seni kokundan bulacak kadar köpektim / Üstelik gözlerim, gözlerinden kara çalıyordu!



mirfanK’11