17 Ekim 2011 Pazartesi

Bir Zamanlar Anadolu’da

bir zamanlar anadolu'da.
“Anadolu’nun herhangi bir yerinde soluk aldıysanız eğer bu film sizin için tebessüm ediyor olmalı.”


İş sonrası çay bardağı ile içilen rakının tadından bozkırları kaplayan otların rüzgarla söyledikleri türküye kadar birçok şey Nuri Bilge Ceylan tarafından Bir Zamanlar Anadolu'da filmiyle hasretle sarılmamız için bize sunuluyor.

Gözleriniz dolduğunda, aynı sahnenin tebessümü yüzünüze oturmakta gecikmiyor.

Üç Maymun’dan tanıdığım Ercan Kesal’ı mükemmel “Muhtar” rolü ile izlemekten inanılmaz keyif aldım. Rolüne bağlılığı ve inanılmaz oyunculuğu ile bende gerçekten “oralardan bulunmuş bir muhtar” izlenimi bıraktı. Kaldı ki bu sayede Nuri Bilge Ceylan “Halktan kopuk” yönetmen yaftasından da bir kez daha ustaca sıyrılmıştır.

Yılmaz Erdoğan’ın oyunculuğu bence budur. Filmin kadrosunu ilk okuduğumda çoğu insan gibi “Acaba NBC filminde Yılmaz Erdoğan nasıl durur?” diye düşünmeden edemedim. Fakat filmin hemen başında bu düşüncemin yersiz olduğunu Yılmaz Erdoğan bizzat kanıtladı.

Şaşıfelek Çıkmazı’nda bize sihirbazlık yapan Kubilay Tunçer’in otopsi yapan bir hastane görevlisiyken burnundan sigara çıkarma numarası ağzımı açık bıraktı.

“Elma daldan düşüyor, yuvarlanıyor, sonra dere yatağında duruyor.” Kendini filmle bütünleştiremeyenlerin, her şeyin sonunda %100’lük bir mesaj bekleyen insanın hiçbir şey anlamayacağı sahne. Sayın Uluç’ta bunlardan biri. Sonunda bir şey olmuyor diye yakınmış. Mesela cesede çarpmalıymış elma. Av Mevsimi’nden benzetme yapmış hatta, komik. Filmi izlemeden önce Nuri Bilge Ceylan'ın birçok yerde Recep İvedik -3'te "Üç Maymun" filmine gönderme yapan Şahan Gökbakar'a cevap verdiği söylendi. Nuri Bilge Ceylan'ın Recep İvedik -3'ü izlediğine dahi inanmadığım için üzerinde fazla durmadım. O yüzden maktülü Recep İvedik'e benzetenlere şaşırıyorum, yanılmıyorsam kendisi de Rİ-3'ü BZA'yı tamamladıktan sonra izlediği yönünde bir açıklama yaptı.

Bir ağabeyin kardeşi için yaptığı fedakarlık, bir savcı’nın yıllara verdiği ağır hesap, bir köpeğin insanları kıskandıran sadakati, bir polis’in Anadolu kokan şivesi ile çalışmak için yaşadığı çaresizliği, bir doktor’un akıl almaz sessizliğini, film boyunca Anadolu’ya ait olmayan bir adamken filmin sonunda Anadolu’nun ta kendisi olduğunu göstermesini, gün ışırken köy ekmeğine sürülen karakovan balının tadını, saatler süren yolculukta bir bozkırın kenarında duran çeşmeden içilen suyun tadını hissediyorsunuz.

Bu başyapıt sizi 157 dakikalığına farklı bir dünyaya taşıyor ve o dünyada “Bozkır yükü taşıyan, Anadolu’da toprağa dokunan” bir hikayeye konuk ediyor.

Filmin müziklerini gökgürültüleri ve bozkır yolculuğunda arabanın radyosunda çalan türkü oluşturuyor. Bu yüzden izlediğim en iyi Türk filmi. Kesinlikle çok daha iyi yerlere gelmeli.

Bir Zamanlar Anadolu’da yaşadıysanız eğer,
Bir Zamanlar Anadolu'da sizi gözünüzden yakıyor ve

“Diri diri gömüyor..”

mirfanK’11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder