25 Eylül 2011 Pazar

Aldatıldık Ey Haklım! Unutma Bizi!

aldatildik ey halkimBugün ferman günü...
Kralı ortalıkta gören yok. İnzivaya çekilmiş, ağlayan bir peri kızına nasihat ederken görmüşler en son. Kral çok sinirlenmiş, olayın dillenmesinden çok korkuyor.
Yakılan şövalyenin kardeşi var ya Edwart, o anlattı. Bana yalan söylüyor gibi geldi.

Donanmanın son yaptığı çıkartmada bir adayı ele geçirmişler dostum. Sanata ışık tutacak çok şirin simgeler varmış. Ne dersin? Parlarım oraya yerleşince.

Haa hani şu Kralın odacısı var ya, günlüğünü el altından beş altına satan? Onun evinde de Kralın sevdiği bir kıza ait mektup bulmuşlar. Ama ben inanmadım. Sözde Kral mektepte ders verirken bir öğrencisi âşık olmuş, o da merhamet etmiş ama kız sağda solda "Kral benimle evlenecek, boşuna güvenmeyin ona" deyince diri diri gömmüşler çöle. Bu kral pek zalim çıktı, halk yakında ayaklanır Zaidecdemişti dersin. Bu adam duygusuzluğun Kralı olmalıymış.

Pehh..

"Haşmetli Kralımız Ivan halkına bizzat seslenecek, herkes öğle vaktinde -Kale- önünde olacak! Duyanlar herkese duyurmakla yükümlüdür. Haşmetli Kralımız Ivan..."

"... Çabuk hazırlan abla, O'nu daha yakından görmek istiyorum.
Dona benimle gitmek zorunda değilsin! Git gör Kralını ...
"

Yankılanıyor yüksek rakımlı bir kentin dağlarında ferman sesi.
Herkes Kralın bizzat katılacağı fermanı merak etmektedir.
Kafalar karışık, aşk olgusu yerleşeli çok olmuş, insanlar çoktan başka nefisler peşinde...
Daha yeni yeni her kafadan bir ses çıkıyor. Daha deyimleştirilmemiş.

Kralın aynı makamı paylaştığı askerleri pek ileri görüşlü…

"Kral tek tek alay etti hepsinin çıkarcı duygularıyla, bu ferman halkın beklediği stratejik fermanlardan değil. O haddi olmadan sahiplenmeye çalışanlar varya Kralı? Asıl mevzuu bu. Ben dahi yılların veziri olarak onun tek yakınının azrail olduğunun farkındayım. Çığır açacak bu ferman, onu masmavi bir mürekkeple yazmış. Sabahtan beri kimseyle konuşmuyor, sesini koruyor büyük ihtimalle..."

Halk karışık.
Vezir dahi sessiz...
Herkes fetih planlarında
Veya az vergi alınsın telaşında

Kral
Kralcı
Aşk...


-Kale- önünde toplanmış yüzlere baktı.
Elinde itina ile katladığı fermanı, yanında sevenleri, ön sırada da onu en çok sevenler vardı.

Bir süs furyasına kapılmış halkın on yedilikleri...

Kral güneşi arkasına aldı:

"Halkım!

Geriye doğru saydığımda kimse bildiğini okumayacak artık.Başına buyruk olanların hali ortada, bense sizin bu vahim duruma düşmenizden ötürü perişanım.


Son - ki - üç - Aldatıyoruz!"


O tarihe şerefsiz harflerle yazıldı belki.
Ama bir çığır açtığı kesin. Bir bütün olarak sevip bunları parça parça insanlarda toplayıp farkına varanların da parça parça olmasına sebep olanların idolü o şimdilerde...

Ivan'ın bu üç satırlık fermanına yıllarını sığdıranlar unutulmama kaygısıyla böyle bir şey yaptığını savundular. O günümüzün havasını solusaydı fermanı şüphesiz ki
"Aldatıldık ey halkım! Unutma bizi..." olurdu.

"Yeni Mesaj Yaz- `Seni seviyorum` - Gönder - Çok kişiye gönder - Ayşe, Fatma, Oya (ve daha niceleri) - İletildi...

"Yeni Mesaj(lar) Alındı - Ayşe: Bende seni seviyorum, Fatma: Seni çok seviyorum,Oya: Seni sevyrm"

Biz Ivan'ın torunlarıyız!
O haşmetli Kralın.
Unutmayın bizi.


mirfanK’08

14 Eylül 2011 Çarşamba

İstanbul’u Gördüm

istanbulu gördüm
Unutmadan,
İstanbul'u gördüm gitmeden
Yedi Tepesi'ni de gördüm
Sevmeden yaşar mı insan?
Sen de sevmiştin burada biliyorum.

İstanbul'u gördüm,
Boğazda çırpınan kahpelikleriyle
Kız kulesine yüzen çarpık aşklarıyla
Sahilde el ele dolaşan aşıklarıyla.

İstanbul'u gördüm,
Yalısında sefasıyla
Gökyüzünde cefasıyla.

İstanbul'u gördüm
Bir Cami'de sela sesiyle uğurladı beni.
Gururlandım / şad oldum.
Birileri dinlerken İstanbul'u
Ben
Gökyüzünde
Kayboldum.

mirfanK’09

11 Eylül 2011 Pazar

Sen misin Yağan?

sen misin yağanSuratımın en sevdiğin tarafı
En sevdiğin kentin
En sevdiğin sularında giden
Bir vapurun camına yapışık.
Aklımda sen
Hayallerimde sen
Belki yağan da sensin.

Gözümden bir yaş yüzdürdüm cama doğru
Bir yağmur damlasıyla birleşip denize karıştı
Akdeniz kucakladı bizi
Sen yağdın sandım
Alabora oldu düşlerim
Seni aradı
Kayıp ellerim.


mirfanK'10

7 Eylül 2011 Çarşamba

Seni Sana Anlatmak

seni sana anlatmak
Zor şey seni sana anlatmak
Aynaya bakmanı sağlamak gibi.



Senin bilmediğin şeyleri anlatıyorum
Şaşırıyorsun,
“Bu mu sevgin diyorsun” haliyle.
Oysa özünü anlatıyorum senin.

Sendeki akrepten, yelkovandan bahsediyorum.
Yalvarıyorum heba etme kendini başka ömürlerde
Bir daha gelmeyeceğiz ki bu dünyaya.
 
Bırak ellerim kölen olsun,  
Döndürsün dünyayı etrafında.
Güneşsin sen, biliyorsun

Bırak
Döndüreyim dünyayı etrafında

Bırak
Yaşasın insanlar  
Günleri, ayları hatta yılları yaşasınlar!

Bırak
Allah'ından bulsun bizim olmayanlar!

Bırak Aşığım Bak.

mirfanK'11

5 Eylül 2011 Pazartesi

Karton Külleri

Bazen
Vazgeçilmiş düşlerin en uğrak limanıdır
Karton külleri.

Yine de gidenlere en çok burada ağlanır.
Bu yüzden
Kabarıktır bu limanın
En güzel yerleri.

Çırılçıplak düşler uğrar bazen.
Çizikler içerisindeki bedenleri,
Karlar altında üşümüş elleri ile
En masum sevgililer gelir.

Seni gözlüyorlar şimdi bir fenerden.
Batmış bir geminin enkazında arıyor seni ellerim.
Bir umut ya
Belki çıkarsın bir kayanın dibinden
Seslenirsin
Belki

Küllenmiş kalbim
Belki gözyaşlarınla kabarır
Tekrar
Kim bilir
Belki...

mirfanK'10
[Ankara]

4 Eylül 2011 Pazar

Hayaline Mektuplar - I

Sevgilim;

Deyip başlamak ne kadar güzel olurdu diye düşündüm uzun uzun. Hayaline yazıyorum, bunu hayal dahi edemiyorum. Hayalin okusa bunu, bunu düşünemem, şahit olamam, dayanmam. Neyleyim ki insanlar kurduğu hayallerin yüzde yetmişinin gölgesinde otururken ben enkazlarında "Sevgilim" diyebileceğim -seni- arıyorum. Bu düşüncelerle uzayıp gidiyor mektubum. Kalemimle kağıdı dövüyorum, bu ses beni kahrediyor oda arkadaşıma da ninni gibi gelip uyutuyor. Kelimeler yetmiyor diye yakınırlardı çok görürdüm. Neyi çok gördüysem başıma çıktı; bunu da çok söylerlerdi ben yine çok görürdüm.

Çok gördüm...

...


Zifiri Karanlığım;

Günahların bedenime işleyişini fazlasıyla hissettiğim bir anda geldi çattı "Bayram". İçim fazla buruk, fazla kimsesizim. Sessizliğim bu yüzden belki ama kapanmadım içime. Odanın tüm ışıklarını kapattım, seni anımsattı bir ağaç dalının gölgesi. Karşıma aldım seni biraz bahsettim durumumdan. Kötü olmanı hiç istemem bilirsin, bu yüzden anlatmadım fazla ahvalimi. Yatağımın üzerinde bağdaş kurup öylece düşündüm. İşlediğim günahların acısı mı çıkıyor bedenimden diye; oysa ki günahın büyüğüyse seni sevmek gibi sevgi ölçütleri kullanır insanlar. Bir dumanda yitip gidiyorum bu gün. Kanımı donduruyor soğuk, iliklerime kadar işlemişsin diyorum inanmıyorsun. Bir kenara not etmişim bazı şeyleri. Yanımda not defterim açıp bakıyorum çok yol kat etmişim sende. Tanımaya başlamışsın beni diyorum kendi kendime. Ama bir de dönüp geçmişime "Bu seviyeye gelebilmek için" vazgeçtiklerime, kaybettiklerime ve kazandıklarıma bakıyorum. Kaybettiklerimi ve vazgeçtiklerimi bir kefeye koyarım tek celsede, öyle yapıyorum. Bu gece milad benim için. Başlatıyorum çok şeyi. Kazandığım "temizlik" olgusunun yanında kaybettiklerim ve vazgeçtiklerim "hiç" kalıyor. Yüreğimi senle doldurdum, ter temiz ve yumuşacık. Kirlilerimden kurtuldum ve ellerimi açtım Yaradan'a; "Hayatım bu temizlikten ibaret olsun!" diye. Her şeyi gören, bilen, yaratan, düzenleyen o ya; kimin neyi yaşaması gerektiğini de "O" bilir, kimin neyi hak ettiğini de... Şimdi yüzüm bir gülüşüne hasret, karşımda sana hazırladıklarım. Belki asla ulaşmayacak sana, belki de bir gün "Yeter artık" diyeceksin benim hakkımda ve ileride bir gün beni anımsatan bir olay yaşadığında "küçük bir tebessüm" edip geçeceksin. İhtimal bu ya, sokak adı bile olsa ihtimal; elbet bir numarası vardır. Aynaya bakmayalı uzun zaman oldu, bardaktan yüzümün yansımasını seyrediyorum. Sakallarım yüzümü saklamış, yüreğim gözlerimden okunuyor ama. Senden bahsediyorum ya kendi kendime ışıl ışıl olmuş gözlerim. Kağıt kalem çok uzak kalmış bana o yüzden düştü çenem kusura bakma. Bir başlangıcın arefesinde döküldü ilk kelimelerim ve kimsesiz bir bayramda devam ediyor... Beni düşünüp bekleyenler arasında mısın bilmiyorum ama can fazla yok gözümde bugün. Nedenini bilmiyorum ama kötü uyandım, çok uyudum. Çok uyumayı sevmem aslında. Bir gün öncesinde rüyamı süsledin, bugün gelmedin ondandır belki kötülüğüm.Yüreğime şefkatten uzaklaşıyorum, saçlarıma giden ellerim artık mutlu değil. Can çekişiyorum, yaşadığım yerden veya yaşadıklarımdan değil ama. Bu mektubu okuyamayacağın için, diğer sayfaya geçerken parmağını dudağına götüremeyeceğin ve her harfimde sana olan aşkımı göremeyeceğin için can çekişiyorum.

Sustur bütün gerekli gereksiz her şeyi, yitik şarkımız çalsın
Her mısrasında dolsun gözlerim,
Ben ağladıkça bir annemi

Bir de seni
Özlerim.
Özledim.

Kağıdın sonu gelince susuyor mektubum, yüreğimin sesini kısmaya cesaret edemedim heünz ve ne kadar deli olsam da böyle bir delilik yapmayacağım.

Resmi bitiriyorum mektubumu.

İyi dileklerimle, Sevgiyle kal.
Seni seviyorum.

P.S: Elektronik ortamda eklenen fotoğraf; mektup serisinin özünü oluşturmaktadır, Murathan Özbek'e teşekkürü büyük bir borç bilirim.

mirfanK'09 ´CZ´[Dünaydın Sevgilim - Bir Umut, Bir Işık]

Aynı Telden

Bulut

Var ya yokluğun,
Sefalet gibi,
Daha çok
Bir öksüzün feryadı gibi.

|||

İyi ol dediğinde
Hala salağı oynayabiliyorsam
Seni hala nefesim kadar çok seviyorum demektir.

Bağışla bir mektup yazamadım sana
Titredi ellerim,
Rezil oldu paha biçilemez sevdam
Ucuz kağıt parçalarında.

Yatağımda kalbin atsa bir gün,
Onun şiddetine uyansam,
Yastığımdaki kokunla avuturum kendimi,

40 yıl,
40 gece.

Ve

Beni böyle perişan eden;
Yokluğunun varlığıyla,
Varlığımın yokluğu.


mirfanK’09

2 Eylül 2011 Cuma

Musluktan Aşk


Aşkından bir damla damlat ki yüreğime


Yeşillikler içerisinde büyüsün
İçimde yaşayan çocuk.


Adım geçtiğinde kaç kez nefesini içine çekiyorsun kim bilir.
Gündüzler kısalıyor, uzuyor geceler bilmiyorsun.
Sen bir dilek tutuyorsun parlayan yıldızlar kaydığında, ben nöbetini tutuyorum o gecelerin.
Bir gecesi vardır her insanın hayatında
Her gece başını yastığa dayadığında
Sabaha kadar başında beklediği
"Bir gecesi" vardır her insanın.

...

İçinde yellerin estiği bir dağ evinin
Gölgesinde kalan fidanım belki
Belki yüzyıllardır akan suyun
Geçmediği tek yolum.
Camdan tavanı olan
Bir "düş" eviyim sensiz.
Seyredince yıldızları
Saçıyla oynuyorum içimdeki çocuğun,
Uyutuyorum
Büyütüyorum.
Ama
Görünce seni suyum, yolum, gölgem, evim
Yeşilmiş gibi davranıyor içim,
Büyüyormuş gibi yapıyor
İçimde
Yaşayan
Yaşlanan
Çocuk.

mirfanK'10

1 Eylül 2011 Perşembe

İki Kol Arasındaki Boşluk

Diri

Zamanı geldiğinde
En büyük zamanları toprağa gömebilmekmiş
Hasretin / Yokluğun

Canının yarısı koparılmış, başka bir yere götürülmüş ve tek damla kanın akmıyor. Öyle düşün. Ama "hiç özlemedim seni / özlemek dostluktandır." İçimde bitmek tükenmek bilmeyen bir sen, sermayem avuçlarımda kalan kokun. Biter diye cebimde saklıyorum. Farkındayım aslında bir gün karşılaşmak için yaratılan bir duygu bu, sana olan hislerimin sivilcesi gibi. Ama dokunmuyorum. İlacı zaman değil, biliyorum -sensin-

Velhasıl;

Müptela olmuş kalbime
Bir kramp gibi yokluğun
Önceleri
Merdaneye girmiş bir acı idim
Çıkınca
Aşk oldum.

Aşık

mirfanK'10