14 Temmuz 2014 Pazartesi

Zıplayan Kaplumbağa

zıplayan kaplumbağa
Kara mı leke / Kırmızıya mı örtü / Ben bilemedim.


İki kere ikinin beş ettiği yeri yanlış yerde arıyorlar. Matematikten mucize beklenir mi hiç? Oysa kafalarını çevirip aşka bir baksalar neler beş ediyor onlar bile şaşırırlar.

Parmağımı boğazıma bastırıp kusuyorum durduk yere. Boşuna yapmıyorum bunu içimden atmam gereken şeyler var biliyorum ve bunları atmak için her yolu deniyorum. Gözyaşına binmezlermiş, biraz şımarık büyüttüm onları. E şarkılara da sarılıp gitmiyorlar. Başka kokular, başka tenler diyorum üzerime gülüyorlar yahu! Ne yapayım diye düşünmekten uyku uyuyamaz oldum. Ah bir görsem şunları giderken; soğuk bir bardak su içeceğim. Şerefe!

Birileri bir yerde sesimi duyarsa eğer bil ki kendimi çağırıyorumdur. Yapayalnız kaldım son zamanlarda yine kendimle dertleşiyorum. Anlayacağın yine aynalar, yine sahte gülüşler, yine keder.
Yatağa tek parça olarak girdiğim geceler parmakla sayılır ama beş eder mi bilmem. Kalabalığa karıştığım sabahlarda elinde buğulanmış poşetlerle yürüyen memurlar görüyorum. Bir de akşamdan kalma öğrencileri görüyorum. Onlar tebessüm ettiriyorlar saolsunlar. Ama o soğukta elleri şekil değişmiş çocuklar seni hatırlatıyor, içimi sızlatıyor, düşlerimi karartıyorlar. Sana yapamadığımı yapıyorum, başlarını okşayıp geçiyorum.

Tamam tamam biliyorum. Ben seni ilk düşlediğim yerde gördüğüm kaplumbağayı zıplatmaya çalışıyorum. Üstelik yardım beklediğim bir şey veya bir kimse de yok. Hayır, boşuna değil. Değil!

Parmağımı şıklattığımda kaplumbağa zıplamıyor ama sen aklıma geliyorsun. Biliyorum senin aklına hiçbir şey gelmiyor ve yine biliyorum ki o “hiçbir şey” benim.

Ben gidiyorum
Midem bulanıyor.



Fotoğraf: Murathan Özbek
mirfanK’