31 Temmuz 2015 Cuma

sis


birkaç dokunuş eksik,
birkaç şarkı hatırsız,
biz yine tamdan bi' eksik kaldık.

***

acından da geçtim, geçmedim değil
sevdalısıyız ya rüzgârın,
mevsim hiç ama hiç önemli değil.

göremiyorum seni artık
bu mevsim bile sisli
güneş misin
bulut mu?

mirfanK'15

27 Temmuz 2015 Pazartesi

küpe


"kimse sınanmadığı günahın masumu değildir."
-anonim-

"şeytana ait olan hiçbir şey insana yabancı değildir"
-dostoyevski, karamazov kardeşler-

bir kulağın delik olsa bile bazen iki küpe taşıman gerekir. küpe olsun.

19 Temmuz 2015 Pazar

(Söyleşi) Son Ümit Dergisi, 6


1.-Hakkınızda bilgiye ulaşmak oldukça güç, okurlarımız için İrfan Kurudirek’i sizden dinleyebilir miyiz? Sizce kimdir İrfan Kurudirek?

-1987 Erzurum doğumluyum. Sporcu bir ailede büyüyüp geleneği bozmadım, Beden Eğitimi mezunuyum, aynı alanda yüksek lisansımı bitirdim ve buz hokeyi antrenörüyüm. Bu yıl Buz Hokeyi Kadınlar A Milli Takımında yardımcı antrenörlük yaptım. Dünaydın Sevgilim (2011) ve Karton Külleri (2012) yayımlanan kitaplarım. İkisi de birer baskı yaptı ve baskıları tükendi. Bunlar dışında çeşitli dergi ve gazetelerde şiirlerim yayımlandı. Yitik Ülke yayınlarından çıkan "Mutsuz Aşk Vardır" ve "Tuhaf Alışkanlıklar" adlı kitaplarda da birer yazım yayımlandı. Fırsat buldukça bu ve benzeri işlerle uğraşıyorum.

2.-Şiire yönelmenizi sağlayan olay ya da kişi kimdir? Yazmaya nasıl ve nerede başladınız?

- 2008 yılında SiyahKahve'de yayınlanan bir şiirim üzerine pek kıymetli Yelda Karataş ile hoş bir sohbetimiz olmuştu. Evet, şiire düşüşüm tam olarak 2008 kışına denk gelir. Öncesinde diğer türlerde çalışmalarım oldu, hâlâ çalışmalarım devam ediyor. Şiir çok başka ama. Fakat fotoğraf-öykü buluşması ödüllü fotoğrafçı Murathan Özbek sayesinde oldu. Onun çektiği fotoğraflara öyküler yazıyorum, kendisi ülkemizin yetiştirdiği en önemli fotoğrafçılardan birisi. Son iki yıldır dünya birinciliğini kimseye kaptırmıyor. O'nun fotoğraflarına öyküler düzmeye çalışıyorum.

3.-Birçok şiir sever sizi “Gam” şiiriniz ile tanıdı. Bu şiiri yazarken nasıl bir ruh hali içerisindeydiniz?

-Gam bir bebek ise eğer doğum belgesinde İbrahim Tenekeci yazar. O'nun bu şiirin doğuşunda emeği büyüktür. "Gam" hayatımda masmavi bir yol oldu. Yazım süreci en uzun şiirim gamdır. Keyifli bir yazın sonuna doğru bitirdim, tahmin ettiğimden çok beğenildi. Hatta en sevecen hikayesi de bir bey doğum yapan eşine el yazımla yazdığım gam'ı hediye etti, hatırladıkça tebessüm ederim. 

4.-Yazarken özellikle değinmek istediğiniz/değindiğiniz bir tema var mı? Var ise bu tema nedir?

-Özellikle değindiğim bir tema olmadı hiç. Şu sıralar kavuşmanın o kadife dokusunu düşlüyorum. Hasretlik kuşlara bile ölüm.

5.-Sizce bir şiirin olmazsa olmazı nedir?

-Sevgili.

6.-Sizce yazın dünyasının en büyük problemi nedir?

-Keşke insanlar sosyal medyada paylaştıkları kadar okusalar.

7.-Birçok şairin çeşitli şehirlerden ilham aldıklarını biliyoruz. Siz de işiniz gereği pek çok şehirde bulunma imkânı elde ettiniz, size ilham olan bir şehir var mıdır?

-Erzurum öykülerimin beşiğidir. Yeri ayrı. Fakat bir şehir söylemem gerekirse bu Venedik olacaktır. 2010 yılında Viyana'da bir orta çağ piyanistini anlatan romana başlamıştım, bitirmek nasip olmadı. İlerleyen yıllarda tekrar o havayı soluyup o romanımı bitirmek istiyorum.

8.-Yeni bir kitap hazırlığında olduğunuzu biliyoruz, çok gizli değilse okurlarınızı nasıl bir kitap bekliyor?

-İlk iki kitabımdan çok farklı bir kitap gelecek. Değişik diye tanımlayabilirim. Son çalışmalarımızı yapıyoruz, Eylül 2014'te okuyucu ile buluşacak. İkinci kitabım Karton Külleri çıkmadan önce sevgili Murathan Özbek ile birlikte bir tanıtım filmi hazırlamıştık. Üçüncü kitabım için de aynı şeyi düşünüyoruz.

9.-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı İrfan Bey?

-Yayın hayatınızda başarılar diliyorum.

Röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ediyor, edebi yaşantınızda başarılar diliyoruz…

18 Temmuz 2015 Cumartesi

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Af


kırdığınız bir kalbe dokunun, bin aydan daha hayırlı bu günde af kapısından geçmeniz dileğiyle, hayırlı kandiller.

mirfanK'15

11 Temmuz 2015 Cumartesi

O

ondan geriye


Ondan geriye sayalım, sonra dağılırız. 
O’ndan geriye ne kaldı ki?


Yakası ütüsüz gömleğimin cebinde yıkanmış bir peçete var, sanırım gözyaşlarını buna silmişsin, cebim ağırlık yaptı bende yanlış iliklemişim düğmelerimi. Sona gelince anladım, yaşların beni çirkin gösteriyor.

Elleri zincirli mahkum gibiyim, sağım solum aynı kıyafete bürünmüş insanlarla dolu. Koluma giriyorlar sürekli, düşecekmişim gibi davranıyorlar, daha ne kadar düşebilirim ki? Mübaşirin sesi kurtarabilir beni, evet, mahkeme salonuna bir girsem elimle kolumla konuşacağım, anlatacağım seni.
Ama mübaşir yok,
Ellerim zincirli,
Hakim sağır.

Şimdi gözlerimi sökerek gidiyorsun ya benden, öldürüyorsun ya beni, reenkarnasyon var, inanıyorum ben, tekrar geleceğim bu dünyaya! Bulacağım seni! İntikam.. İntikam.. Seveceğim seni yine. Olur da “sen” olarak gelirsem dünyaya kimsenin gözlerini sökmeyeceğim, kimseden gitmeyeceğim.
Hangi rüzgara emanet ettin kokunu?
Kirpiklerim yaş, gamzelerimin damarları çekiliyor.

Yanık bir zurna sesi ile gelin çıkarıyorlardı köyün birinde hatırlıyor musun? Gelin çıkarma törenine geç kalan bir kadını almış, evin önüne bırakmıştık seninle. O kadının duası tuttu, muradım oldun, çok mutlu olduk seninle. Sonra asma köprüden geçerken bir çocuk görmüştük hani, dizleri yırtık, elleri kirli, ağlıyordu. Gidip sormamıştık “neyin var?” diye. İşte onun da bedduası tuttu, hüznüm oldun.

Geçenlerde bir liste çarptı gözüme;
”En çok insan öldüren memeliler” diye, hipopotamları listenin başına oturtmuşlar, üzüldüm açıkçası.
İnsanların hala haberi yok senden.

mirfanK'11

9 Temmuz 2015 Perşembe

Zer



Sustuklarımın içine bak
Başka bir çığlık
Can çekişiyor.


Sana dokunan harflerimi sorguya çekiyorum, yağmur yağıyor ve şapkalara minnet ediyoruz yine. Yolda kaldı bir sevda masalı, masal anlattığım gelincikler geliyor gözümün önüne ve ben daha son harfi yutmadan onlar uykularına gömülüyorlar.

Kardelenler var bir de;

Başlarını umutsuzca güneşe uzatıyorlar, öleceklerini biliyorlar
-benim gibi.
ama
asiler
-benim gibi.
Isınan yaprakları yeri gösteriyor
-benim gibi.
ama onlar
ölüyorlar görüyor musun?
-senin gibi.

öl.

mirfanK'11

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Bi’ Dilim Zaman

bi' dilim zaman


Evvel zaman içinde
İki çocuğun olsun istiyorum dua ile.
Birisi doğarken ölsün,
Diğeri de yaşarken öldürsün
Seni.


geceleri masmavi yapışırken düşlerime sen
şimdi kapkaranlık bir düşsün.
zifiri düşüyorsun
ama
kafanı kanatacağın duvarlar beyaz.

. . .

küçükken süt dişlerini çektirmeye taksiyle gitmişti yakın bir dostum,
büyüdü, hala her sarı arabayı o taksi sanıyor.

sonra ben büyüdüm
büyüdüm de ne oldu?
büyüyünce kuş üzümü olacak çiçekler kokmamaya başladı ve yüreğimdeki en lezzetli tatlı diye övündüğüm tepsilerin dibini kahpelik tutmuş!

ama neresinden tutarsan tut,
eline bulaşıyor senin.

yüreğime kim almıştı seni?

bi’ dilim zaman dileniyorum şimdi:
geçmişe gelip
seni dilimlemek için.

dilim dilim.


mirfanK’11

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Lanetli

lanetli


Biliyorum, kafanı her gökyüzüne kaldırdığında uçan kuşlar kadar özgür olmadığını 
ve asla “özgür” olamayacağını biliyorum. 


Şimdi sen bende ölüyorsun ya,
Aklım cenazende kalıyor.

Dokunduğun her şey mat. Evet, hayatında yer eden herkes adın geçince bir müddet gözlerini kapalı tutuyor. Öyle ki o an karanlık değil, beyaz bir perdeye leke gibi düşüyorsun.

Çünkü,

S e n  ç o c u k l u ğ u n u

D o ğ m a m ı ş  b i r  ç o c u ğ u n

G ü n a h ı n a

S a t t ı n .

Üç kuruş.

Bana ”sen sıradan değilsin” dediğinde iyi bir şey söylüyorsun sanırdım.
Meğer, kahpeliğin sıradan gelmiyormuş bana vurunca anladım.

Nefesine nefis bulanan
Bacakları kırmızı
Topukları cenin
Elleri kirli

Bir aciz görürseniz
Bacaklarını kapatın,

”O” Lanetli.



mirfanK’11

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Yalan

Fırtına

“Annesine yalan söyleyen kadından sadakat beklenmez.”

İrili ufaklı yalanlarla büyütülmüş çiçeklere doğru gübreyi verirsen kururlar. Yalan aşılaman gerekiyor onlara yalan! Beceremedim.
Ben babama hiç yalan söylemedim.
Ne zaman sorsa
”Sevdim” dedim.

Ama sen, görüyorum ki adını bile yalan yanlış söylüyorsun.
Yalanın sonu kendine benzeyen bir kelimeye çıkar;
y a l n ı z l ı k .

Tanıdın mı?

Bakma öyle atıp tuttuğuma,
Karıncayı bile aldatamam ben.

Şimdi gelip sorsalar sana hep sen haklısın değil mi?
Gidenler haksız, şerefsiz ve hatta nankör. Mutlaka onlar seni yarı yolda bırakmışlardır ve kıymetini bilmemişlerdir. Onlar diyorum kusura bakma çünkü sayıca biraz kalabalıklar.
Ama sen, doğrusun ve iyisin. Hatta meleksin.
Kim bilir,
Belki annenden başka birisi de inanır sana zamanla ama geçmişini iyi sakla.
İyi hoş,
Bilse nasıl bir yaratık yetiştirdiğini O da inanmaz sana. Ama acele etme şu dünyayı bi’ değişelim. O da görecek seni, O da!

Seni unutmak,
Gururuma olan en büyük borcumdur.



mirfanK’11