15 Ocak 2012 Pazar

[Kartpostal] Dondum, Gel!

dondum gel

Şimdi içten içe seviniyorsun biliyorum. O orada yalnız kaldı haykırışlarını ve ardından attığın o tuhaf kahkahanı duyuyorum. Peki ya yalnız kalan sen isen?

Son zamanlarda iç sesimi kimin yönettiğini merak ediyorum. Bana öyle şeyler söylüyor ki inan yutkunamıyorum. Bugün çok soğuk bir nöbet geldi. Çok soğuk diyorum, bunu iyi algıla. Yani nefes alıyorsun burun deliklerin birbirine yapışıyor, ciğerlerine giden nefes içini titretiyor. Sonra parmak uçlarından üşümeye başlıyorsun, önce ellerin, sonra ayakların hissizliğe kavuşuyor. Yürümek, zıplamak veya başka bir hareket kâr etmiyor. İçimi ısıtan sen varsın, her fırsatta seni anıyorum.

Bazen bilincini yitiriyorsun. Hani hatırlıyor musun buraya gelmeden önce elinde elimi terletmiştim, kokun sinmişti hani. Nöbetin sonlarına doğru kendimi avucuma yapışık buldum. Kokunu tazelemek için avucumu parçalıyorum. Kokunu unutmadım asla! Ama tarif edemiyorum, anlatamıyorum.

Avucumu fazla üşütmüşüm, parmaklarım şişti önce, açılsın diye sıcak suya tuttum. Meğer yanlış yapmışım ellerim balon gibi oldu. Elimi yumruk yaptım öyle geziyorum, diğer türlü çok acıyor. Koğuşa geldiğimde uyku bastı. Uyumaktan korktum, yan tarafımda yatan arkadaşım “ölmezsin uyu uyu” dedi. Ölmekten mi korkmuştum yoksa uyurken avucum açılır içinden sen düşersin diye mi korktum bilmiyorum. İç sesime sormam! Böyle ortada kalsın daha iyi.

Avucumu açamadım ama ellerim iki yanda seni diledim Allah’tan. Birkaç saniye rüyamda görsem seni yüreğimin yumruğu açılacak. Allah büyük, biliyor seni nasıl özlediğimi.

Bir düşe uyuyorum şimdi ve çok üşüyorum.
Gel.

Kartpostal: Seha Can

mirfanK’12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder